Ali Boltaç, Şeffaflık ve Gazetecilik Sorumluluğu
Biz gazeteciler, toplumun vicdanıyız. Halkın gözü, kulağı ve sesiyiz. Görevimiz güzelleme yapmak değil, kamunun çıkarını gözeterek yanlış yapan siyasetçileri ya da kamu görevlilerini eleştirmektir, sorgulamaktır. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı kentler; açık

Selahattin Özbozkurt
-Kamu görevi yürüten herkesin – ama özellikle halk adına kararlar alan, kaynak kullanan ve hizmet üreten yerel yöneticilerin – şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetlenebilirlik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olması bir zorunluluktur. Bu ilkeler sadece etik bir tercih değil, aynı zamanda demokratik toplumların temelidir.
Son dönemde Tarsus Belediyesi, özellikle de Başkan Ali Boltaç yönetimi hakkında çeşitli iddialar kamuoyuna yansımaktadır. İhalelerden doğrudan teminlere, Müdürlük atamalarına, personel alımlarından işten çıkarmalara, hizmet önceliklerinden kaynak kullanımına kadar pek çok alanda soru işaretleri oluşmaktadır. Tüm bu soruların muhatabı Belediye Başkanıdır.
Bu bağlamda toplumun bireylerinin ve Gazetecilerin “Ne oluyor?” diye sorması kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü Gazeteci ve kent halkı; kendi şehrinin kaynaklarının nasıl kullanıldığını, ihalelerin nasıl yapıldığını, kimin hangi şartlarda işe alındığını ya da neden çıkarıldığını, bir hizmetin neden yapılmadığını bilmek ister. Belediye yönetimi bu talepleri görmezden gelmemeli, aksine açık ve net biçimde kamuyu bilgilendirmelidir. Gazetecilerle istişare etmek bu noktada da büyük önem arz etmektedir. Çünkü halkın Belediye Başkanından beklentisi Sadakata değil, liyakata önem vermek olmalıdır.
Sayın Ali Boltaç; sen genç bir siyasetçi olarak bu göreve talip oldun ve halkın güveniyle bu makama geldin. Siyasi yolculuğunda sana nasıl destek verdiğimi, seni halkla, kamuoyu ile nasıl buluşturduğumuzu sende iyi bilirsin. Ama bunları bir kenara bırakıyorum. Çünkü bu mesele artık kişisel değil, kamusaldır.
Biz gazeteciler, toplumun vicdanıyız. Halkın gözü, kulağı ve sesiyiz. Görevimiz güzelleme yapmak değil, kamunun çıkarını gözeterek yanlış yapan siyasetçileri ya da kamu görevlilerini hakaret etmeden eleştirmektir, sorgulamaktır, yol göstermektir. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı kentler; açık diyalog, eleştiri ve hesap verebilirlikle inşa edilir. Sorgulamanın olmadığı yerde ise güven de olmaz, şeffaflık da.
Gazeteciler korkulacak insanlar değil, tam tersine yaşadığı kentin gelişimi için çabalayan kamu görevi yapan bireylerdir. Belediye başkanı olarak senin görevin, ayrım yapmadan, her görüşten gazeteciyle sağlıklı bir iletişim kurmaktır. Bunu bugüne dek başaramadın, ama hiç değilse bugünden itibaren bu diyaloğun yolunu açmalısın.
Bak Ali Başkan; Gazeteciler ormanın dışında oldukları için yöneticilerin içeriden göremediği detayları, büyük resmi daha net görür. Bu yüzden Gazeteciler yalnızca haber yapmaz, aynı zamanda yöneticilere ayna tutar. Ve unutulmamalıdır: O aynayı kırmak, hakikatten kaçmak için sadece bir bahanedir.
Şunu unutma: Gazeteci susturulursa, susturulmaya çalışılırsa Demokrasi susar. Özgürlük susar. Halk susar. Doğrular susar. Yerine çıkar gruplarının sesi yükselir. Kaldı ki seçildiğin parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu olan ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gazeteciler; Gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” sözleri gerçekten ders olacak niteliktedir.
Üstelik Belediye Başkanı seçildiğin CHP, özgürlükleri, hak, hukuk ve adaleti savunan bir partidir. Bunu da sakın unutma!
Tarsus gibi binlerce yıllık geçmişe sahip kadim bir kentte, belediye başkanlığı görevini üstlenen her kim olursa olsun sadece bugünü değil, kendinin değil kentinin geleceğini de düşünmelidir. Bu makamda oturanlar, basının yazdıklarını kişisel alınganlıkla değil, yol gösterici eleştiriler olarak değerlendirmelidir.
Geçtiğimiz günlerde yapılan Belediye Meclisi toplantısında gözyaşı dökerken eşin ve çocukların için duyduğun kaygıları insani buluyorum. Ama unutma ki bu kaygının çok daha fazlasını her gün geçim derdiyle boğuşan halk daha yoğun bir şekilde yaşıyor.
12 Eylül’ün darbesinin karanlığında yazdığı yazılar ve yaptığı haberlerle büyük bir bedel ödemiş bir Gazeteci olarak ve 40 yılı aşkın süredir Tarsus’un gelişimi için her zaman doğruları savunan bir Tarsus sevdalısı olarak, bu satırları bir uyarı ve bir çağrı olarak yazıyorum.
Gazetecinin eleştirileri hakaret ya da iftira içermediği sürece ciddiyetle dikkate alınmalı, eksiklikler varsa giderilmeli ve kamuoyuna açıklıkla bilgi verilmelidir. Çünkü bir Belediye Başkanı’nın başarısı, yalnızca aldığı kararlarda değil, etrafındaki seslere ne kadar kulak verdiğinde de yatar.
Basını susturmak, Basını ciddiye almamak (!) halkı susturmaktır. Ayrıca siyasetçilerin, hele hele Belediye Başkanlarının Şeffaf olması bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Bu zorunluluğu yerine getiremeyen hiçbir yönetim, halkın güvenini uzun süre sürdüremez.
Bilmem anlatabildim mi?
Sözün özü Bir belediye başkanı, yalnızca kendi çevresiyle değil, toplumun tüm kesimleriyle iletişim içinde olmalıdır. Farklı seslere kulak vermeli, istişare kültürünü yaşatmalı ve halkla arasına duvarlar örmemelidir.
Ayrıca tüm CHP’li Belediye Başkanlarının seçim öncesi “Birlikte yöneteceğiz” sözü, sadece seçim zamanı değil, her zaman hatırlanması gereken bir taahhüttür.
Bunu da sakın unutma…