Rasim Dokur Bacası Sanayi Müzesi Olsun
1911 yılında kurulan Rasim Dokur Dokuma Fabrikası, yalnızca Tarsus’un değil, Türkiye’nin de ilk sanayi hamlelerinden biriydi. Binlerce kişiye iş kapısı oldu, bölgeye ekonomik değer kattı.

Selahattin Özbozkurt
-Kıymetli okurlarım,
Tarsus, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan kadim bir kent… Türkiye'de İlk elektriğin verildiği, dünyanın en eski üniversitelerinden birinin kurulduğu, üç semavi dinin izlerini taşıyan bir tarih mirası. Ama bu şehir aynı zamanda ülkemizde sanayileşmenin ilk doğduğu kentlerden biri olma özelliğine de sahip.
Gelelim uzun yıllardır sürekli gündeme getirdiğim Rasim Dokur Bacası'na...
1911 yılında kurulan Rasim Dokur Dokuma Fabrikası, yalnızca Tarsus’un değil, Türkiye’nin de ilk sanayi hamlelerinden biriydi. Binlerce kişiye iş kapısı oldu, bölgeye ekonomik değer kattı. En önemlisi de Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk ordusunun ham bez ve kıyafet ihtiyacını bedelsiz karşıladı. İşte bu noktada Rasim Dokur’un vatan sevgisiyle dolu yüreği, tarihe altın harflerle yazıldı.
Cumhuriyetimizin kurucusu eşsiz lider Atatürk, Tarsus’a geldiğinde bu hizmet için kendisine yani fabrikanın sahibi Rasim Dokur beye teşekkür etti, para teklif etti... Ama Rasim Dokur tek bir kuruş dahi almadı. “Vatan için” dedi, hepsi bu kadar…
Peki sonra ne oldu?
Fabrika kapandı. Çevresi temizlendi. Ve geriye yalnızca 27 metre yüksekliğinde bir baca kaldı. Tarsus’un sanayi hafızasını ayakta tutan bu tarihi miras, bugün kaderine terk edilmiş durumda. Depremlerden hasar gördü, bakımsızlıktan çürümeye başladı. Yerel yönetim ne yaptı? Bacayı tel örgüyle çevirdi, birde uyarı tabelası astı: "Dikkat Yıkılma Tehlikesi var"
İşte bu kadar…
Oysa yapılması gereken bellidir:
Bu baca restore edilmeli, çevresi düzenlenmeli ve “Rasim Dokur Sanayi Müzesi” adıyla Tarsus’a ve Türkiye’ye kazandırılmalıdır. Çünkü bu sadece Tarsus’un değil, bütün bir ülkenin sanayi tarihidir, hafızasıdır.
Bu hafızayı 'Yitik Hafızaya' dönüştürmeyelim...
Bakınız...
Eskişehir’de bir başka örneği hatırlatmak isterim. 1928’de kurulan Başkurt Kiremit ve Tuğla Fabrikası yıllar sonra alışveriş merkezine dönüştü, geriye sadece bacaları kaldı. O bacalar bile korunarak bugün şehrin simgesi haline geldi. Eskişehir’in bacaları ışıklandırılırken, bizim bacamız neden yok olmaya terk ediliyor?
Buradan bir teşekkür borcumu da ifade etmeliyim. Tarsus’un uluslararası markası Berdan Cıvata’nın sahibi, duayen iş insanı Sayın Hasan Şemsi, bu konuyu her defasında bana hatırlatır. “Unutma, yaz, gündemde tut” der. Çünkü bu bacanın sadece Tarsus’a değil, gelecek kuşaklara bırakılacak büyük bir miras olduğuna yürekten inanır.
Ben de soruyorum:
Tarsus’un sanayi hafızasını temsil eden bu bacayı yıkılmaya terk etmek mi, yoksa geleceğe onurla taşımak mı daha doğru?
Cevap belli.
Gelin bu bacayı yaşatalım.